1926 yılında yürürlüğe giren 818 sayılı Türk Borçlar Kanunu İsviçre’den alınmıştır. 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu ise 1 Ocak 2011 tarihinde kabul edilmiş ve 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Borçlar hukukumuzda irade özerkliği (serbestliği) ilkesi hakimdir. Bu ilke ile; sözleşmelerin şekil şartı ( istisnalar dışında ) taraflara bırakılmış, tarafların eşitliği sağlanmış ve sözleşme yapıp yapmama konusunda hür bırakılmıştır.
Borç ilişkisinde üç unsur bulunmaktadır; alacaklı, borçlu, edim. Edim; hukuka, ahlaka, kişilik haklarına aykırı olamaz ve konusu imkansız olamaz. Borç ilişkisinin kaynakları ise; hukuku işlem, haksız fiil, sebepsiz zenginleşme ve diğerleri.
Borçlu değil iseniz veya borcu ödememek için haklı sebepleriniz var ise def’i veya itiraz hakkından durumunuza uygun olanını kullanabilirsiniz. Def’i ile itiraz farklı kavramlardır. Örneğin; def’i bir hak iken itiraz olaya ilişkindir; def’i yargılamanın her aşamasında ileri sürülemezken itiraz sürülebilir.

Bazı borçlarda ortada borç ilişkisi olsa bile alacak hakkı dava edilemez. Dava ile talep edilemeyen fakat ifa edilebilen ( ifa edilmesi sebepsiz zenginleşmeye konu olamaz. ) borç eksik borçtur. Eksik borçlar; kumar ve bahisten, evlenme tellağından, ahlaki ödevlerden, zamanaşımına uğramasından, konkordato dışında kalan borçlardan doğabilir.

Sözleşmeler bazı durumlarda geçersiz sayılır. Geçersiz sayılan durumlardan biri de irade ile beyan arasındaki uyumsuzluk halleridir. Tek taraflı veya iki tarafında istemiyle olabilir. İki tarafın istemiyle olması halinde muvazaa ile karşılaşırız. Mutlak veya nispi şeklinde olabilir. Mutlak muvazaa iki taraf aslında sözleşme yapmamıştır sadece 3. kişilere yapmış gibi göstermektedir ve görünürdeki işlem aslında kesin hükümsüzdür; nispi muvazaa ise iki hukuku işlem vardır biri gerçek yani asıl olmasını istedikleri işlem diğeri görünürdeki yani gerçek işlemi saklamaya yönelik işlemdir.
Borca aykırılık hâli olması için kusurlu imkânsızlık, kötü ifa (aliud ifa), temerrüt durumlarından biri olması gerekir. Temerrüt; alacaklının kabulden kaçınması, borçlunun ise ödemekte direnmesidir. Borçlu temerrüdünün sonuçları genel ve özel olacak şekilde ayrılmaktadır. Özel sonuçları şunlardır; 1- aynen ifa ve gecikme tazminatı, 2- aynen ifadan vazgeçme ve müspet zarar tazmini, 3- sözleşmeden dönme ve menfi zarar tazmini talep etme. Alacaklının TBK m. 125’te tanınan haklardan hangisini seçtiğini derhâl bildirmesi gerekir. Bildirmemesi durumunda; adi işlerde, aynen ifa ve gecikme tazminatını; belirli vade ve ticari satışlarda, aynen ifadan vazgeçme ve müspet zararın karşılanmasını seçtiği kabul edilir.
Commentaires